1 Ocak 2013 Salı

YAZILIM SEKTÖRÜNDE DEĞİŞİM


"Harvard Business Review" Türkiye Aralık sayısındaki A ve B tipi dönüşüm makalesine istinaden benim hazırladığım ödev yazım:

YAZILIM SEKTÖRÜNDE DEĞİŞİM


Yaklaşık beş yıldır bilişim sektöründe çalışıyorum. Beş yıllık sürede operasyon, hizmet, yönetim
gibi farklı birimlerde çalışma fırsatı buldum. Çalıştığım farklı firmalar sayesinde, farklı organizasyon
yapılarına ve satış modellerine sahip şirketleri gözlemleme imkanı yakaladım.
Günümüzde bilişim sektörünün işleyişine ve çok hızlı gelişen teknolojisine, bu sektöre uzak
firmalar yabancı olsalar da günümüzde neredeyse tüm firmaların bir IT altyapısı olmak zorunda.
Dijital pazarlama, online iletişim, sosyal medya, büyük veri işleme yeteneği gibi hayatımıza
girmeye başlayan kavramlar, mevcut birçok işleyişi etkileyip uzun vadede kimilerini yok
etme durumuna geliyor. Gelinen teknoloji ile birlikte insanların alışkanlıkları, hobileri, eğlence
anlayışları, ulaşılabilirlikleri 20 yıl öncesine kadar çok da öngörülemeyen şekilde değişmeye
başladı.

Bu değişimler bilişim sektörü ve yazılım firmalarını da henüz çok yeni bir endüstri olmalarına
rağmen yeniden değişime yöneltti bile çoktan. Günümüzde dijital ortamdaki rekabetin artması ile
yazılım firmalarının da iş modellerine güncelleme yapması gereği kaçınılmaz oldu. Eski usul yazılım
geliştiren ve yeni metodolojileri takip etmeyen firmalar dijital rekabette çok yavaş kalıyorlar.
Müşterilerinin de dijital pazara geç girmesine sebep olurken, sadece hıza önem veren firmalar
ise aslında yazılımın derinliklerine dalamadıklarından kalitesiz sonuçlar üretiyorlar. Bu
kalitesiz sonuçlar da çok hızlı gelişen bilişim teknolojisinin ve bir o kadar hızlı artan veri miktarına
yetişemeyip pazara çok büyük pazarlama stratejileri ile giren firmaların ciddi zarara uğramasına
sebep olabiliyorlar.

Yazılım son yirmi yılda tüm endüstriler tarafından fark edilip, bir ihtiyaca dönüşmeye başladı. Şu anda
hemen hemen her endüstri bir şekilde hazır bir yazılım satın almakta veya gereksinimlerine göre özel
olarak yazılım hizmeti talep etmekte. Ancak yazılım büyük oranda çalışanın zamanı ve bilgisi ile
üretilebildiğinden ölçülebilirliği ve ücretlendirmesi çok da net olmayan bir sektör hala. Müşteriye
özel yazılımlar çoğunlukla gecikme, gecikmeden dolayı müşterinin beklediği getiriyi elde
edememesi, sonucun müşteri tarafından beğenilmemesi, değişiklik talepleri ile sürenin daha da
uzaması ve maliyetlerin hem yazılım firması hem de müşteri için artması ile sonuçlanabiliyor.

Yazılım dünyası uzun süredir "waterfall" denilen, projelerin uzun analiz ve talep toplama toplantıları ile
başlayıp ardından tamamlandıktan sonra müşteriye gösterildiği, yazılımın üretim safhasında müşterinin
yer almadığı bir metot kullanıyor. Bu metot da ne kadar iyi analizler yapılırsa yapılsın yukarıdaki
sorunlara yol açabiliyor. Tüm sorumluluğun proje yöneticisinde olduğu, yazılımcıların kendilerine
atanan görevleri yaptığı, projenin geneline dair istemedikçe çok da fikir sahibi olmadığı bir üretim
sürecini doğuruyor. Son birkaç yıldır internetin ve sosyal medya çok hızlı ilerlemekte, hayatları bir
bakıma ele geçirebiliyor, insanlar artık yeni çıkan sitelere ve uygulamalara çok hızlı adapte olabiliyor.
Müşteri dijital pazarlamaya ayak uydurabilmek için yazılımın üretim safhasında analizlerde yer
almayan değişikliklere ihtiyaç duyabiliyor. Bu da yazılım firmaları aslında çok iyi iş çıkarsalar da
aslında müşteriyi memnun edememelerine ve bu memnuniyeti sağlamak için daha fazla harcama
yapmalarına sebep oluyor.

Yazılım firmalarının iki tipte dönüşüm yapmaları ve bu iki dönüşümü de bünyelerinde yaşatabilmeleri
gerekiyor. A tipi dönüşüm olarak mevcut waterfall modelini kullanabilmek için müşteri ve ihtiyaç
modelini netleştirmeleri gerekli. Sosyal medyada ve dijital pazarlamada çok yoğun ve ilk olmanın
önemli olduğu projelerde artık bu modelle devam edemezler. Ancak bankacılık, otomotiv, lojistik gibi
çok büyük hacimde iş yapan firmalar ciddi yazılım altyapıları ile çalışmakta. Bu yazılımlar tüm
işletmenin finans, stok takibi vb konularında bel kemiğini oluşturduğu için, hızlı ve önce olmaktan çok
tüm ihtiyaçlarını karşılayan, detaylı yazılımlara ihtiyaç duyarlar. Bu tip yazılımlar genelde firmaların iş
süreçleri değişmedikçe kullanıma başladıktan sonra değişime ihtiyaç duymazlar. Önemli olan temel
altyapının sağlam olması, mevcut ve öngörülen süre için gerekli kapasiteyi kaldırabilmesidir. "Geç
olsun da güç olmasın" cümlesi bu tip yazılım ihtiyaçları için doğrudur denebilir.

Yazılım firmaları bu müşterileri için waterfall modelini kullanmaya devam etmeli. Ancak dijital
pazarlama müşterilerinden farklı olarak çok detaylı bir analiz süreci uygulamalılar. Bilişim teknolojisi
belki de en hızlı gelişen endüstrilerin başında gelmekte. Teknolojiyi takip etmek durumunda
olan tüm yazılım firmaları projelerinde eski teknolojiyi kullanmak istemez, yeni teknolojileri
denemenin peşine düşerler. Halbuki waterfall modelini uygulayacakları müşterileri için
teknolojinin yeni olması değil ihtiyaçları en uygun ve verimli biçimde karşılaması önceliklidir. Çoğu
bankanın temel yazılım sisteminin onlarca yıl eski yapılardan oluşması bu sebeptendir.

B tipi dönüşüm olarak hızlı ve değişken yazılımlara ihtiyaç duyan müşterilere hizmet sunacak
yeni departmanlar oluşturmaları gerekir. Son birkaç yıldır yazılım süreçlerinde çevik (agile) teknikler
ve yeni süreçler ortaya çıktı. Bu yeni departmanların müşterinin değişen pazarı yakalama
ihtiyacına uygun olarak tüm üretim safhasında müşterinin de yer almasını sağlamaları gerekli.
Müşterinin, projenin gidişatından ve gelişiminden proje tamamlanmadan daha ilk safhalarından itibaren
haberdar olmaya başladığı bir modelde üretim yapmaları gerekli. Bu tekniklerle devam edilen
projelerin çoğunda proje tamamlandığında baştaki istek ve ihtiyaçların %60'ı proje tamamlandığında
hiç yapılmamış yada değiştirilmiş olabiliyor. Hızlı davranmak açısından müşterinin öncelikleri
başlangıçta tamamlanıp pazara daha erken girilmesi sağlanabiliyor, sonrasında pazardaki ihtiyaçlara
göre şekillenen değişikliklerle müşterinin istediği gibi projeler tamamlanabiliyor. Toplam maliyeti daha
düşük, müşteri memnuniyeti daha yüksek sonuçlar elde ediliyor.

Yazılım firmalarında kaynak planlaması genelde kişilerin proje gereksinimlerine göre farklı
projelerde çalıştırılması üzerine yapılır. Ancak waterfall ve agile tamamen farklı kültürlere ve
iş yapış modeline sahip işleyişler. Bu sebeple her iki departmanın kadrosunun tamamen farklı
olması ve kaynaklar sadece bulundukları departman içindeki projelerde planlanmalıdır. Waterfall daha
hiyerarşik bir düzene sahip, kişilere tanımlı ve önceden belirlenmiş, değişiklik yapamayacakları
görevler atar. Agile da ise hiyerarşin çok daha az, kişilerin çok daha yetkin, dinamik olarak oluşan
fikirlere göre değişen görevler yaparlar. Üretim sürecinde kendi fikirleri ile müşteriyi
yönlendirebildikleri daha yaratıcı bir süreçtir. Bu yeni departmanı oluştururken bu departmana uygun
karakterde çalışanları bulmak gerekir. Bu iki departmanın birbirinden etkilenmemesi, birbirlerinin
projelerinde iç içe geçmemesi gerekir. Ancak bir yandan da her iki departman da bilgi birikimini ihtiyaç
olduğunda birbirine aktarabilmelidir.

Yukarıdaki zorlukları yönetmek, iki ayrı üretim modelini aynı çatıda konumlandırmak zordur. Ancak
bu sayede farklı ihtiyaçlardaki müşterilere daha uygun çözümlerle satış imkanı doğar. Agile ile
projeler daha hızlı tamamlandığından müşteri portföyü daha hızlı genişleyebilir. Dijital pazarlama
ve sosyal medya gibi insan alışkanlıklarını değiştiren oluşumlara daha hızlı ayak uydurula bilinir.
Waterfall ile kurumsal ve prestijli projelerde yer almaya devam edilebilir. İki süreci bir arada
bulundurmak, sinerjiyi artıracaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder